"Hayırlı" yaşantı!

A -
A +

Şu günlerde iki konu Türkiye'nin gündemine oturmuş, çözümü bekliyor...Birisi "Gezi Parkı" olayları...

Kolay kolay biteceğe benzemeyen bir kulvarda yol alıyor bu mesele...
Yolun sonu selamet mi, felaket mi bilmek imkânsız...
Biz başka konuya geçelim...
Futbolumuzu kemiren bir mesele bizim yabancı hayranlığımız...
O kadar hoyrat bir pazarın satıcıları ve alıcıları, kendilerine göre doğru yaptıklarını zannediyorlar ki; aslında, Türk futboluna verdikleri zararın farkında değiller...
Ya da, farkında olmak işlerine gelmiyor...
Unutamadığımız nice yabancıların, takımlarına ve bizlere verdikleri güzellikleri inkar edecek değiliz...
Hagi gibi, Popescu gibi, Schumacher gibi, Alex gibi isimlerin, bize tattırdıkları futbollarındaki lezzeti unutabilir miyiz?
Saymakla bitmeyecek kadar bu listeyi kabartabiliriz...
Bunlara helal olsun...
Günümüzde de kaliteleriyle pırıl pırıl futbolumuzun üzerinde olan isimlere de eyvallah...
Drogba gibi, ilerlemiş yaşına rağmen seyrederken kendimizden geçtiğimiz ismin yanına Sow, Gekas, Batalla gibilerini de koyarsak, yanlış yapmamış oluruz...
Burada atladığımız isimler önemli değil...
Şimdi TFF'nin daha önce aldığı 6+0+4 yabancı transfer kuralını, ne yazık ki takımlarımız delmek için işbirliği yapıyor...
Hiçbir konuda bir araya gelemeyen o "Büyükler" yabancı transfer kısıtlamasına şiddetle karşı çıkarak dostluk(!) gösterisinde bulunuyor...
Çünkü işin içinde menfaat var...
***
Sahada 6 yabancıya doymayan anlayış, "iki tane kulübeye, iki tane de tribüne" yabancı transferinde ısrarlı...
Onlara göre, Avrupalı takımlarla başa çıkmak için yabancı bolluğu şart!
Sanki yılın tamamında Avrupa'da oynuyorlar da, ligdeki durumlarını hiç göz önüne getirmiyor bu anlayıştaki takımların yöneticileri...
Dünyada en pahalı benzini kullanan ülke olmamızın yanı sıra, tribünde oturtmak için transfer yapılan tek ülke olarak bir ikinci rekorumuz da, paralarımızın sokağa atılması anlamıyla eşdeğer değil mi?
Bu zamana kadar ayağını yorganına göre uzatmamış, hatta sorsanız "Yorgan çekti" gibi savunmaya da geçeceklerin, Türk futbolunun dünya sıralamasında "dip" yapması hiç mi umurlarında değil?
Milli takıma oyuncu bulmanın, Ay'da artezyen kuyusu açıp, su bulmak gibi zor olduğunu düşünmeyenlerin, sadece taraftarlara şirin gözükmek adına "Alalım, tutmazsa tribüne göndeririz" sığınmacılığı, komediden öte bir şey değil mi?
Sporcu vergi dilimlerinin yüzde 15'ten 35'e çıkması üzerine "Ağlama duvarına" koşanlar gibi; akıllarına "Devlete yalvarmak" gelen bir anlayış, her isteklerini kabul ettirmeye alışkın olduklarından, bunu da rafa kaldıracaklarından o kadar emin ki...
***
Birikmiş borçları onların asla dert etmedikleri bir konudur çünkü...
500 milyonluk borcun bile yıldıramadığı, üstüne daha da katlanarak ilave edecekleri sorumsuzlukların, nedense en ufak bir caydırıcılık yönünü düşünmeyen bu kulüp yöneticilerine, nedense kucak açıp, şımartmaya devam ediyoruz...
Gündüz maçına hayır!
Vergi dilimlerine hayır!
Havuz gelirlerinden kesintilere hayır!
Yabancı futbolcu sınırlamasına hayır!
Dostluk eline hayır!
Bu kadar "Hayır" içinde yüzerken Türk sporuna ne hayır gelir ki?
Devlet; vatandaşının borcu konusunda, nasıl yakasına yapışıyorsa, kulüplerin de yakası elinde olmalıdır o devletin...
Anayasa'nın "eşitlik" ilkesi, vatandaşa nasıl uygulanıyorsa, kulüplere de aynen uygulanmalıdır...
Eğer kural, çok kazananın, çok vergi vermesi usulüne uygun olacaksa, yabancıya paraları saçanlar; "kemiksiz" eurolarla kandıranlar; onların yolunu, bu ülkenin vergi dairelerine çevirmeyi denemelidir...
Hizmet böyle olur...
Devlete verme; Türk sporuna verme; kariyerlerine bakmadan aldıkları yabancılara çuvalla ver...
Yağma Hasan'ın böreği sanki...
Bakınız; Gezi Parkı olaylarında her renkten taraftar birbirleriyle kucaklaştı...
Ama kulüplerimiz bunu fırsat bilip, birbirlerine el uzatmak için kılını kıpırdatmıyor....
Çünkü o yöneticiler için her şey para...
Sporumuzu kim düşünüyor ki?
Şimdi "4. yıldız meselesi" bütün yıl boyunca sürüp gidecek...
Seyreyleyin siz gümbürtüyü...
Seyreyleyin sataşmayı...
Seyreyleyin ağlamaları, sızlanmaları...
İşine gelmeyen her şeye "İstemezük" gibi Yeniçeri isyanında bulunanlar; bir kere de, ellerini vicdanlarına götürüp ülkesini seven "vatandaş" gibi davranmayı ne zaman öğrenecekler?
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.