Sevgisiz spor!

A -
A +

Sevgi...

Kimine göre "Yazılmamış şarkıların"  notalarında hatırlanacak kadar büyük ve gizli bir duygu...
 "Uçurumdan düşerken tutunacak dalım eğer sensen, seni kırmamak için ölmeyi tercih ederim"  diyecek kadar ulvi bir bağdır o...
Ya da "Adını dağlara yazacaktım ama aşkımdan büyük dağ bulamadım"  diye bir anlatımı seslendiren ve insanı kör eden duygudur bu sevgi...
Sevginin olduğu yerde ilgi vardır...
***
Düşmanlığın her türlüsü, artık sınır tanımaz halde ufkunu genişletirken; futbolumuz, cenderede kalmış gibi "İmdat"  sesleri ile birilerine sesleniyor günümüzde...
Acaba "Duyan var mı?"
Şike, teşvik, tutuklama, mahkeme, mahkûmluk, temyiz,  Avrupa  hukuk arenası,  AB  vatandaşlık statüsü gibi konularla çembere alınmış bir futbol sahnesi var karşımızda...
Oysa, gözümüzü okşayacak, anılarımızda yer edecek bir gol tablosunu gönlümüze kazıyacak güzelliklere hasretken, biz nelerle uğraşıyoruz...
 UEFA Disiplin  ve  Tahkim Kurulları'nı sallayan (!) savunma manşetlerinin spor sayfalarını süsleyen (!) çarpıcılıklarıyla, aylardır sporseverlerin kafalarına, futbol dışında her şeyi harmanlayarak soğutan bir anlayış içinde, biz yeni sezonu bekliyoruz haa...
"Yapanın yanına kâr kalmasın"  anlayışının yerine, yavaş yavaş "En ucuz nasıl kurtuluruz bu şaibelerden"  mantıksızlığının yerleştiğini gördükçe, milyon kere soğuyor insan futboldan...
Ha iki sene, ha bir gün...
Ne fark eder ki...
Suç iki yıllık olunca yüz kızartıyor da, bir günlük olunca pembeleştiriyor mu derimizi?
 Türkiye Cumhuriyeti'nin polisinin, savcısının, hakiminin yaptıklarının hepsi mi yalan?
 UEFA Disiplin Kurulu'nun,  Tahkim Kurulu'nun onayladığı cezaların hepsi mi palavra?
 CAS' ta ağustos sonunda çıkacak olası bir kötü(!) karar, yolun bittiği anlamına gelmeyecek ki!
İsviçre Mahkemeleri  ne güne duruyor...
Yeter ki iş uzasın...
Yeter ki, kahramanlık şarkıları biraz daha söylensin...
***
F.Bahçeli  futbolcular ne kadar da haklı...
"Bizim şampiyonluğumuz anamızın ak sütü kadar helaldir."
Doğru helaldir...
Çünkü, bize göre de, saha içinde onların bulaştığı hiçbir şaibeli durum yok...
 UEFA'nın takımlara ceza vermesinin ana sebebi de saha içinde olanlar değil ki...
Yöneticilerin yanlış davranışları, ne yazık ki takımları da yakıyor...
Boşuna mı feryat ediyor yöneticiler...
"Bizim takımımızın bulaştığı hiçbir kirli iş yok... Biz sahada aslanlar gibi mücadele ettik ve kazandık"  derken, niye kendilerini takımların dışında tutmuyorlar?
O takımların, yöneticiler yüzünden ceza aldığını bilmiyor mu herkes?
"Kulüplerimizi değil, bizi yargılayın"  diye neden bir dilekçe veremiyorlar?
Görelim akla karayı o zaman...
Kuyuya düşerken, asırlık takımların yakasına yapışmak ve kurtuluşu orada aramak yanlışlığının farkına, o takımlara aşık insanlar ne zaman varacaklar?
Bugün, onlarca general, bir zamanlar konuştukları veya düşünceleri nedeni ile hapiste...
Ama  Türk Ordusu  yine vatan görevinde...
Şaibesiz...
Liderlerin yanlışlıklarını, taraftara çektirmek, insanın içindeki sevgiyi öldürmek demek değil midir?
***
Şurada ne kaldı ligimizin başlamasına...
Hafta içi mahkeme, hafta sonu maç trafiği ışığında, biz statlara koşacağız haa...
Rekabeti doya doya yaşayacağız haa...
"Spor, dostluktur, kardeşliktir" diye nutuk atacağız haa...
Ortalıkta, hırsızlık, gasp, şike sözcükleri dolaşırken; spor yöneticiliğini, söz düellosuna çevirip, tribünleri dalga dalga boşalttıklarının farkına varamayanların
peşinden mi gideceğiz biz?
Önce sevgi...
Önce saygı...
Önce temizlik...
Sonra saflık...
Düzelin, biz ondan sonra "Spor aşkının"  ne olduğunu gösterelim...
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.