Türkiye'de şampiyon olmak!

A -
A +

Bir sezonun mutluluğunu yakalayan ve bunu taçlandıran bir takım, tabii ki alkışlanmayı hak eden ve kendisini bu ligin en büyüğü gören taraftır...

Eğlenmek, coşmak, sevinmek, hatta rakipleriyle dostluk çerçevesinde şamata yapmak, onların en tabii hakkı olmalıdır...
Yıllar önce, şampiyonluğu kutlama gecelerine diğer kulüp başkanlarını bile davet etmek adaptan olurken, günümüz Türkiye'sinde böyle bir şeye teşebbüs etmek, sanki cinayet işlemekle eşdeğer bir suç olarak karşımıza çıkmaktadır...
Toplum bilincinde ne yazık ki hoşgörünün ve toleransın yeri yoktur artık...
Onun yerine düşmanlık, kin ve nefret tohumlarının etrafa serpiştirildiği, bunu yaparken de "korku hükümranlığı" kurmayı amaçlayanların, delikanlılık yaptıklarını sanmaları; dostane ilişkilerin köküne kibrit suyu dökmeleriyle eşdeğerdir...
İstanbul, 17 milyonluk bir şehir...
Tabiat güzelliği dillere destan...
Tarihi dokusu, dünyayı kıskandıracak kadar mükemmel...
Her yerden zaten tarih fışkırıyor...
İki kıtayı birleştiren İstanbul Boğazı'na olan hayranlığını, asla abartılı bir yanı yoktur dünyada...

YA BENDEN YANA OL, YA DA ÖL!
Bu şehirde yaşamak, gerçekten ayrıcalık isteyen bir şans...
"Taşı toprağı altın" diyenlerin, boş konuşmadıkları bir şehir İstanbul...
Ama...
Bu dünya harikası şehri çirkinleştiren, daha doğrusu çirkinleştirmeye çalışanların varlığı hiç de az değil...
Hele sportif açıdan bakıldığında, düşmanlık dürtüleri ayağa kalkan bir toplum oluyor bu şehirde yaşayanlar...
"Ezeli rekabetin" artık "Ezeli düşmanlığa" dönüştüğünü görmeyenlere, günümüzde "Resmen kör" demek ve kollarına "3 noktalı" pazubant takmak gerek...
Bakınız...
Tarafsız bir gözle anlatmaya çalışıyoruz bütün bunları...
Beşiktaş Çarşı'da; Kadıköy Bağdat Caddesi'nde, G.Saray'ın şampiyonluğu garantilediği bir gecede yaşananlar hiç de görmezliğe gelinecek olaylar değil...
Bu saydığımız yerlerde "Kırmızı ve sarı" yan yana gelemezdi hiç...
Bu imaj yerleştirilmişti kafalara çünkü...
Beşiktaş'ta oturuyorsunuz ve tuttuğunuz takım G.Saray...
Hadi sarı-kırmızılı kaşkolu ya da formayı giyin sırtınıza ve çıkın bakalım sokağa...
Aynı şeyi Kadıköy'de denemek de yürek ister!
Sanırsınız ki; dağdan eşkıya indi şehre ve mahallenizi, caddenizi elinizden alıp mayın döşeyecek... 

BU MANZARALAR İYİ DEĞİL
Geçtiğimiz pazar gecesi, bir grup taraftar "G.Saraylılar kutlama falan yapmasınlar" diye, yollara barikat döşedi, başlarına da adam koydular...
Bu yasağa uymayan sarı-kırmızı bayraklı arabalar o yollardan geçtiğine pişman edildi...
Herhâlde şimdi hurdacıya satılmak üzere ıskartaya çıkmıştır otomobilleri...
"Gidin Kandil'de kutlayın" korkutmaları ile Kadıköy yakasında oturanlar, G.Saray'ın şampiyonluğunu, birer suçlu gibi; evlerinde, perdesi çekilmiş salonlarında kutlayabildiler ancak...
Beşiktaş'ta da durum aynıydı...
Bunları sadece iki takım için söylemiyoruz...
Futbolumuzun yapısı ve anlayışı bu...
"Ben şampiyon değilsem, kimseye sevinme hakkı yok!"
Düzelir mi bu işler?
Asla!...
Çünkü bu devrimi yapmak için, yürekli insanlara ve yöneticilere, teknik adamlara ve de centilmen taraftarlara ihtiyaç var...
Bulabilir miyiz?
Yine asla!...
Pazar günü F.Bahçe- G.Saray derbisi var Kadıköy'de...
Şimdiden yüreğim daralmaya başladı...
Allah korusun çok üzücü olaylar, sanki "geliyorum" der gibi...
F.Bahçe teknik direktörü Aykut Kocaman'a soruyorlar dün:
"Hocam, G.Saray'ı alkışlayacak mısınız?"
Cevap:
"Hayır... Böyle bir milat için ortam uygun değil. En azından benim aklımda yok."
Bir teknik adam bunu söyledikten sonra, biz işin teferruatını konuşuyoruz! 

BAŞBAKANIMIZ EL KOYMALI
Türkiye'de bu kadar çok değişim varken, yine galiba iş siyasilere düşüyor...
Bilhassa Başbakan'a...
Naçizane fikrimiz...
Sayın Başbakan, bütün kulüp başkanlarını çağırsın ve "Sporda düzgün rekabet, dostluk için adımınızı atın" desin...
Bakalım, ondan sonra kim yol kesecek, kim kendilerinden olmayan sporseverleri darp edecek...
Kim renk düşmanlığını gündemde tutacak...
Artık birilerinin "meydanlarda at oynatmasına" izin verilmemesi gerekiyor...
Sporumuz, rantçıların ve futbol teröristlerinin ellerinden kurtulmak zorundadır...
Hani demişler ya...
"Bir mıh, bir nal kurtarır; bir nal bir at kurtarır." 
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.