Tarih üzerine -3-

A -
A +

Seyyahların Türk eserlerini tasvir etmeleri ve bunların tarih bakımından incelenmesi, bir Türk kültür âleminin âdeta yeniden doğuşunu bildirmiştir. Bu ilmî cereyanlar Osmanlı Türk toplumuna, yabancı dil öğrenen aydınlarımız yolu ile ancak XIX. asrın sonlarına doğru girmeye başlamıştır. Bilhassa II. Meşrutiyet devrinde Türkçülük cereyanı içinde bu incelemelere dayanarak, Umumî Türk tarihleri yazılmıştır. Bütün bu hareketler içinde esefle kaydetmek lâzımdır ki, Osmanlı İmparatorluğu devrinde İslâm ve hanedan tarihinden başka öğretime esas olabilecek millî tarihimiz olmamıştır. Buna rağmen aydınlarımız, öğretim programları dışında, Türk tarihi ile yakından ilgilenmişlerdir. İşte bu bilgilere dayanarak İstiklâl Savaşı esnasında ve Cumhuriyetin ilk devirlerinde millî tarihimiz manevî kuvvetimize çok büyük bir destek olmuştur. TBMM'nin müzakere zabıtları okunduğunda en önemli meselelerin halledilmesinde hatipler tarihî olayları örnek olarak göstermektedirler. İnkılâp konusunda ise devrini tamamlamış müesseselerin kaldırılması için tarihî bilgi, TBMM'de ve kamuoyunda büyük rol oynamıştır. Bunlar için örnekler pek çoktur. Yalnız bunların arasında Atatürk, gerek Mecliste, gerekse halka hitap ederken konuşmalarında o zamana kadar alışılmamış bir ifade kullanmaktadır. Mesela 28 Eylül 1925'te Samsun'daki bir konuşmasında diyor ki: "Bizim milletimizin hayatı esasını düşünelim. Bu düşünce bizi elbette altı yedi asırlık Osmanlı Türklüğünden, çok asırlık Selçuklu Türklerine ve ondan evvel bu devirlerin her birine muadil olan büyük Türk devrine kavuşturur..." Bu sözleriyle Atatürk bu yurda sahip oluşumuzu tarih bilgisi ile kuvvetlendiriyor ve "Büyük Türk Devri" tabirini kullanıyor. Buna göre evvela, Türk tarihinin araştırılması mümkün olan en eski devirlerden itibaren, bir silsile halinde tetkiki, ikinci olarak da Türkiye topraklarında gelip geçmiş medeniyetlerin bu vatanın malı olarak en eskilerinden itibaren meydana çıkarılması ve yeni usullerle medeniyet tarihi açısından bilinmesi gerekir... Bu toprakların en eski devirlerinden en yeni zamana kadar geçen siyasî ve medeni varlığı, hangi isim altında olursa olsun, bu yurda yerleşmiş olanlar tarafından meydana getirilmiştir. Türk topluluklarının fetih yolu ile veya göçlerle buraya gelişleri Türkiye'nin bugünkü halkını teşkil etmiştir. En eski medeniyetlerin yapıcısı olan meselâ Hititler veya Urartular buradan başka yere göç etmemişlerdir. Buna göre yurdumuzdaki bütün medeniyet eserlerine, klasik devirler dahil, bugün burada yaşayan Türk milleti, sahip ve vâristir...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.