Güldürüyorsunuz beni!..

A -
A +

Altını çiziyorum, hem de yıllar yılı, siz deyin "15 yıldır" asırdır, ben diyeyim "çeyrek", hatta "yarım" asırdır; üç nokta yan yana ve de satırbaşı: Gazeteci döven kulüp başkanları var mı, var!.. Hakem odalarını basan kulüp başkanları var mı, var!.. Şeref tribünlerinde, protokol tribünlerinde terör estiren kulüp başkanları var mı, var!.. Soyunma odaları koridorlarını gerilim filmine çeviren kulüp başkanları var mı, var!.. Protokol tribünlerinde küfürün, tekmenin, tokadın binini bir para hâline getiren yöneticiler var mı, var!.. Protokol tribünlerinde "kulüp başkanı gibi davranan" belediye başkanları, "taraftar gibi öne çıkan" valiler, kaymakamlar, savcılar, hatta hakimler, milletvekilleri, bakanlar var mı, var!.. Bunları "mecburen" seyreden emniyet müdürleri ve de güvenlik güçleri var mı, var!.. Dahası, "iş olsun torba dolsun" diye mevcut yönetmelik ve kanunlarla verilen "bazı cezaların affı" ya da "azaltılması" için devreye giren, cezayı verenleri eleştiren, fırçalayan milletvekilleri, hatta bakanlar var mı, var!.. Basın tribünlerinde ve gazete sayfalarında, TV ekranlarında "fanatik taraftara taş çıkartmak için" yarışan spor yazarları, gazeteciler, yorumcular var mı, var!.. "Var olan" kanunları, yönetmelikleri "tam, adil ve eşit olarak uygulamak" yerine, durmadan "Kanun yetersiz, mevzuatımız eksik" diye ağlayan, "şiddeti önlemenin mazereti" olmaktan da öteye "bahanesi" olarak "bu talebi" kırık plâk gibi durmadan tekrarlayan yetkililerimiz var mı, var!.. Peki, "bu tabloyu değiştirmek için" yeni kanuna ihtiyaç var mı, yok!.. Yıllar yılı, "neden bu tabloyu değiştirmiyor, değiştiremiyoruz" öyleyse?.. Zira, "değiştirecek olanlar", yani "yukarıda saydıklarım", yani "hepimiz", bu tablonun parçaları, hem de en önemli parçalarıyız da ondan!.. Peki, böyle bir tablo ortada iken, "yeni kanun çıkarsa" ne olacak?.. Trafik Kanunu, "ülkemizde trafik suçlarını ve kazalarını ne kadar önleyebiliyorsa", işte "o kadar" olacak!.. Nizamı, intizamı, adaleti, eşitliği, düzeni hâlâ "kağıt üzerinde kalan" kanunlardan bekleyenlere gülüyorum; "o kanunları uygulayacak ve o kanunlara uyacak olanların, yani hepimizin zihniyetini değiştirmeden", neyi değiştirebiliriz ki?.. Zengin-fakir farkı!.. Profesyonel Disiplin Kurulu, "aynı" toplantıda, "hakeme hakaretten" Fenerbahçe Başkanı Aziz Yıldırım'a "21 gün hak mahrumiyeti, 30 bin lira para cezası", Çaykur Rizespor yöneticisi Süleyman Hasan Basa'ya ise 30 gün hak mahrumiyeti, 4 bin lira para cezası verdi!.. Görünen o ki, "zengine ve de büyük kulüp yöneticisine para cezası çok, hak mahrumiyeti cezası az"; iyi de ya Aziz Başkan'ın "hakem odalarını ziyaret (!)" ve de "hakemlere iltifat (!)" alışkanlığının (Bu kaçıncı?) kararlara hiç mi tesiri olmuyor?.. Voleybol parıldıyor!.. "Türk Voleybolu'nda, aslında Türk Basketbolu'ndakinden daha hızlı ve temeli sağlam gelişmeler olduğunu" yazdığımda, özellikle "basketseverlerden" epey eleştiri almıştım!.. Voleybol Milli Takımımızın, kulüp takımlarımızın uluslararası arenada almaya başladığı "başarılı" sonuçlar, beni "henüz tam olarak haklı çıkarmasa" da, ümitlendiriyor; işte Fenerbahçe Kadın Voleybol Takımı'nın bütün bir ülkeyi onurlandıran, gururlandıran büyük başarısı!.. Elbette "Fenerbahçe'nin de, başkanı Aziz Yıldırım'ın da, Fenerbahçeli yöneticilerin de, Acıbadem'in de, sahibi Mehmet Ali Aydınlar'ın da, Fenerbahçe voleybolunun içindeki herkesin de, teknik adamların ve sporcuların da bu büyük başarıda payları" var; inanıyorum ki, sağlam tohumlar atıldı ve "başarı gelip geçici olmayacak!.." Kankalar Arda'ya karşı!.. Arda'nın çorbacı çocukluk arkadaşının açılışına gitmeye hakkı "insan olarak" vardır; herkesin ortasında "Ulan Arda sen de mi buradasın" diyecek kadar "zeminden, zamandan, adaptan, büyük rakibine ve kaptanına saygıdan habersiz görünen" Aziz Yıldırım'a "ses edemeyip", Arda'ya ceza veren bir Galatasaray Başkanı ise haksız, hem de çok haksızdır!.. Çarşamba günü Türkiye Gazetesi'nde sevgili Ümit Aktan'ın yazdığı yazıyı okuyun ey Galatasaraylılar; okuyun da "Galatasaray'ı yöneten" zihniyetin Galatasaray'ı ne hâle düşürdüğünü iyice anlayın!.. Durup dururken "Alın şu kadar milyon euro verin Arda'yı" diyerek, Galatasaray Kaptanı'nı "aylarca" asimetrik psikolojik harekatın izlerini taşıyan psikolojik bir baskıyla karşı karşıya bırakan Fenerbahçe Başkanı'nın "Ulan" sözü için, kimse bana, "Efendim bu samimiyet ifade eden bir cümle, kasıt ve aşağılama aramayın" demesin; bilmem ki bir toplantıda, onca kişinin ortasında mesela bir bakanımız, Aziz Yıldırım'ı görünce, "Ulan Aziz, sen de mi buradasın" dese ne olur; ne düşünülür?.. Ya da mesela bir Real Madrid Başkanı, Barcelona'nın Kaptanı'na herkesin ortasında "Ulan" diyebilir mi, derse ne olur?.. Bitmişiz, bitmiş!.. İnanamıyorum; Türkiye'de gazetecilik ne hâle gelmiş!. "Dünya'nın en büyük ve en ünlü" kadın basketbolcusu olarak Fenerbahçe'ye transfer edilen Diana Taurasi'nin İstanbul Üniversitesi ile oynanan maçtan sonra alınan idrarında "doping maddesi tespit edilmiş" ve "bu yüzden takımının son maçlarında oynatılmıyormuş", kimsenin haberi yok; bu nasıl iş; bu nasıl gazetecilik?.. "Bunca" Fenerbahçe muhabiri, "bunca" basketbol yazan-çizen var, ama bu "Amerika'yı bile (Hiç şüphemiz olmasın ki, Amerika, bu konuya bizden çok daha ciddi şekilde eğilecek ve Taurasi'nin ne şöhretine, ne gözünün yaşına da bakacaktır.) sarsacak" haberden "önceki güne kadar kimsenin haberi yok"; neden ?!.. Yoksa "birilerinin haberi vardı" da, "Aziz Başkan korkusundan, onun 'Bunlar karalamacı' demesinden, 'kulüp zeminine ayak atmalarının yasaklanmasından' çekindiler" de mi, yazmadılar, yazamadılar?!.. FIBA'nın Euroleague maçında oynamıyor, Beko Basketbol Ligi'nde oynamıyor, kalkıp Amerika'ya gidiyor; "Herhalde sakattır" diye düşünülüyor, "Takım arkadaşı Birsel'le kavga etmiş, galiba küsmüş, kırılmış" deniyor, bir Allah'ın kulu da çıkıp "Euroleague de bile oynatılmadığına göre herhalde sakatlığı önemli olmalı" demiyor, soruşturmuyor, araştırmıyor!.. Haberi, ilk örnekte "yasaklı madde" tespit edildikten sonra, "ikinci örneğin açılması" an meselesi hâline gelince, ancak okuyabiliyoruz; "Günaydııınnn!.." Bir soru daha; bilmem ki, "Efesli Kerem Gönlüm Olayı'nı Aziz Başkan'ın gündemde tutma çabasına canı gönülden olumlu cevap veren" spor medyamız, "iş Taurisi'ye gelince" neden "önemsiz ve sıradan bir olay" gibi davranıyor?..

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.