100 milyon yıllık canlılar

A -
A +

 Sevgili okurlar, bugün size bilhassa Akdeniz sahillerinde sık rastlanan Deniz Kaplumbağalarını  tanıtmaya çalışacağım. Bu familya (Cheloniidae) sucul hayata tamamen intibak etmiştir. Deniz Kaplumbağaları okyanusların bilhassa sıcak tropik ve subtropik bölgelerinde yaşarlar. Bu yörelerden başka Akdeniz'de de bulunurlar, hatta bazı türleri Karadeniz'de de görülmektedir. Ön ve arka bacaklar geniş yüzgeçler halinde gelişmiştir. Kabuk bölümü (Carapax) Keratin plakalarla örtülüdür. Kuyrukları kısadır, boyun bölümü içeri pek çekilmez. Üreme zamanında yumurtlamak üzere dişi fertler karaya çıkar ve alt kısmı rutubetli, üstü sıcak kumluklara çukurlar kazarak yumurtalarını bırakıp, üzerlerini kumla örttükten sonra denize dönerler. Bu işlem güneş batımından itibaren başlayarak, güneş doğuncaya kadar sürebilir. Kuluçka dönemi tamamlanınca (ortalama 2 ay) yumurtadan çıkan yavrular kumu eşeleyerek  yüzeye erişip mavi renge, denizdeki yansımalara ve bilhassa ses dalgalarına duyarlı olduklarından süratle denize ulaşmaya çalışırlar. Yavruların çoğu, bu yolculuk sırasında gece aktif bazı küçük etoburların ve deniz kuşlarının kurbanı olurlar. Ancak yumurtadan çıkanların yüzde 10'u suya varabilmekte ve denizdeki tehlikeler dolayısıyla sadece yüzde 2'si hayatta kalabilmektedir. 

Diğer taraftan, sessiz ve kendi halindeki birçok kumsal günümüzde başka amaçlara yönelik kullanıma açıldığından doğal denge tahrip olmakta ve her geçen gün artan bir oranda bu nadir canlıların nesilleri tehlikeye girmektedir. Son yıllarda bilhassa Akdeniz'de sayıları gittikçe azalan Deniz Kaplumbağaları, çoğu kez deniz dibindeki başıboş balık ağlarına takılarak nefes almak için su yüzüne çıkamamakta ve boğularak hayatını kaybetmektedir. Fakat memnuniyetle ifade edebilirim ki, ülkemizde de son yıllarda korumaya yönelik alanlar ayrılmış olup, deniz dibindeki ağlar temizlenmiş ve insanlarımızdaki duyarlılık çok artmış bulunmaktadır. Alınabilecek tedbirlerle bizden sonraki nesiller, deniz yaşamına uyum göstermiş bu nadide canlıları tabii ortamlarında araştırıp inceleyerek bilim dünyasına katkıda bulunabileceklerdir.
Şimdi size kıyılarımızda görülen birkaç Deniz Kaplumbağası cinsini tanıtmaya çalışacağım:

 

> Karet Kaplumbağası (Caretta caretta):  Kabuk uzunluğu bir metre kadar olabilmektedir. Ağırlık yetişkin bireylerde 60-150 kg arasında değişir. Hatta 450 kg olan fertler de bulunmuştur. Sırt tarafı esmer renklidir, kirli kırmızı veya kahverengi olabilir. Çoğunlukla bitkisel kökenli yosun gibi bitkilerle beslenirler. Dişi bireyler bir defada 90-100 kadar yumurta bırakabilir. Kıyılarımızda en çok görülen türdür.

> Yeşil Deniz Kaplumbağası 
(Chelonia mydas):  Sırt tarafının rengi zeytin yeşilinden gri kahverengiye kadar değişebilir. Üzerinde sarımsı lekeler bulunabilir. Gövde altı/Alt kabuk (Plastron) açık sarı veya beyazımsıdır. Kabuk uzunluğu 1.40 metre kadar olabilir. Ağırlığı en fazla 430 kg kadardır. Genç bireyler 35-100 kg arasında değişmektedir. Deniz yosunlarını yemekle birlikte, daha fazla yumuşakçalar, balık ve yengeç gibi deniz canlılarını tüketir. Bir dişinin bıraktığı yumurta sayısı 120-160 adet kadar olabilir. İklimsel koşullara göre 31-65 günde yavrular yumurtadan çıkarlar. Yavruların boyları 5 santimetre kadardır. Dünya denizlerinde en fazla tehlike altında olan türdür.
Yukarıda adı geçen her iki türün ülkemizdeki yumurtlama alanları, Doğu Akdeniz'de Mersin ve Yumurtalık Bölgesi, Batı Akdeniz'de Köyceğiz, Dalyan ve Fethiye arasındaki ince kumlu sessiz kumsallardır.

> Yumuşak Kabuklu Kaplumbağalar (Trionychidae): Ülkemizde yeterince tanınmayan, ancak cüsse bakımından Deniz Kaplumbağalarından pek aşağı kalmayan iki değişik cins Tatlı Su Kaplumbağasından bu yazı çerçevesinde bahsetmek yerinde olacaktır kanısındayım. Bu türlerde başla birlikte uzunca bir boyun gelişmiştir. Burun delikleri bu uzantının ucundadır. Çok yassı olan kabuk, oval veya yuvarlak olup üzeri köseleye benzer kalın bir deri tabakası ile kaplıdır. Diğerlerindeki gibi keratin plakalar bulunmaz. Ayaklarında geniş zarlar ve sadece üç sivri tırnak vardır. Baş ve boyun bölümü kabuk içine tamamen çekilebilir. Sığ sularda çamura veya kuma gömülerek yaşarlar. Âdeta kaybolurlar ve sadece boyunlarını bir periskop gibi sudan çıkararak nefes alırlar. Derin sularda ise, yarım gün kadar nefes almadan dipte kalabilirler. Bu yeteneklerini oksijeni sudan almakla sağlayabilmektedirler. Ağız içi solunumu, gırtlakta bulunan parmak şeklindeki uzantılar (Papilla'lar) ile yapılır. Süratli yüzücüdürler. Boyunlarını birden öne fırlatarak avlarını anında yakalarlar. Türkiye'de iki türü yaşar:

> Fırat Kaplumbağası (Trionyx euphraticus):  Boyu bir metreye yakın olabilir. Üst bölüm koyu yeşilden açık kahveye kadar değişebilir. Fırat ve Dicle nehirlerinin bazı kuytu bölümlerinde yaşarlar. Birecik'te yapılan gözlemlerde bu cins sonbaharda, ilkbahara nazaran daha fazla görülmektedir. Sadece yumurtlamak veya güneşlenmek için nadiren kıyıya çıkarlar. Besinlerini, uzun burunlarıyla nehrin dibinden avladıkları yengeçler, böcek, kurt ve balıklar teşkil eder.

> Nil Kaplumbağası (Trionyx triunguis): Fırat Kaplumbağasına nazaran biraz daha cüsselidir. Akdeniz'e dökülen bazı nehirler ve bağlantısı olan, suyu tuzlu göllerde bulunur (Köyceğiz Gölü, Dalyan Kanalı ve Kükürt Gölü gibi). Birçok besinin yanında, su kuşlarını da avlama yeteneğine sahiptir. Coğrafi dağılışı Afrika'da Kongo Havzasından Akdeniz'e kadar uzanmaktadır. Ülkemizde sözü edilen bölgenin dışında Antakya civarında da görülmüştür. Ülkemiz sularına ulaşması, milyonlarca yıl önce Akdeniz'i aşarak gerçekleşmiştir. Bu cinsin bir alt türü (Trionyx triunguis triungularis) Köyceğiz gölü civarında bulunan Kapıkargın Gölü'nde, bölgeye has endemik bir tür olarak, Türkiye Herpetoloji (Sürüngen Bilimi) Faunasına büyük hizmetleri dokunmuş, bugün aramızda olmayan Değerli Hocam Ege Üniversite'sinden Prof. Dr. Muhtar Başoğlu tarafından dünyaya tanıtılmıştır.
Sonuç olarak şu hususu ifade etmek isterim; Deniz Kaplumbağalarının yanında adı geçen bu iki türün de, ülkemizin doğal zenginlikleri içinde değerlendirilip, koruma altına alınmaları çok yerinde bir davranış olacaktır.
Hepinize güzel bir ilkbahar haftası dileyerek sevgilerimi sunuyorum.

 
Yarım gün nefes almadan dipte yaşayabilen Tatlı Su Kaplumbağaları, süratli yüzücüdürler. Boyunlarını birden öne fırlatarak avlarını anında yakalarlar. 


GDO'suz gıda bir hayal!

Geleneksel tohum ticaretinin yasak olduğunu belirten Gıda Hareketi Başkanı Özer, "Organik domatesi bulmak neredeyse imkânsız" dedi.

Gıda Hareketi Derneği Başkanı Kemal Özer, Türkiye'de geleneksel tohum ticaretinin yasak olmasından yakındı. Millet Derneği İstanbul Şubesi'nin hafta sonu seminerine katılan Özer, şunları dile getirdi:?"Organik tohumlar bankalarda saklanıyor. Ama ticareti yasak. Niçin? Belli küresel güçler 'kazansın' diye. Mesela ülkemizdeki Tohumculuk Kanunu'nun 7. Maddesinde ifade edilen, 'Yurt içinde sadece kayıt altına alınmış çeşitlere ait tohumlukların ticaretine izin verilir' hükmü gereği, on binlerce yıldır kullanılan tabiî tohum ticareti yasaktır. Şimdi bunun yerine Hibrit geçti, sonrası ise GDO'dur. Artık hormonsuz domates yemek neredeyse bir hayal olmuştur." 
> Ömer Ayhan  (İTÜ İşletme Mühendisliği) 


KURŞUN OLDULAR
Geçen yıl 60 bin ton akü geri dönüştürüldü
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı 2012 yılında 59 bin 500 ton atık akü topladı. Toplanan akülerin yüzde 60'ı saf kurşun olarak ekonomiye kazandırılıyor. Bakanlık tarafından lisanslandırılan atık akü geri kazanım tesislerinde ekonomiye geri kazandırılıyor. 2005 yılından 2012 yılı sonuna kadar yedi yılda 357 bin 495 ton atık akü toplandı. Haber Merkezi ANKARA


JANDARMA İNCELİYOR
Karaburun'da yunus balığını kurşunladılar
İzmir Karaburun'da bir yunus balığı kurşunlandıktan sonra kıyıya vurduğu görüldü. Lodosun şiddetini artırmasıyla Çeşme, Urla ve Karaburun'un ortak körfezi Gerence'deki Karareis sahillerinde bir yunus balığı ölü bulundu. Çevre sakinlerinin ihbarı üzerine bölgegeye gelen jandarmaekipleri  inceleme başlattı. İZMİR İHA

Minik çevre gönüllüleri
Antalya'nın Manavgat ilçesinde çevre gönüllüleri fıstık çamı, defne ve keçiboynuzu fidanı dikti. 4. Geleneksel Fidan Dikme Şenliğine ailece katıldıklarını belirten Manavgat Çevre ve Diyalog Derneği Başkanı Hatice Canan, "Gelecek kuşaklara bırakılacak en güzel miras ormanlarımız" dedi. CİHAN

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.