Zıvanadan çıkınca...

Gerçek bir hikâyeden alınmış olmasa, "Zor Kazanç"ın son derece abartılı olay örgüsünün "olabilirliğine" inanmak çok zor.

Aslında hep böyle olmaz mı? Sabahtan akşama kadar gazete ve televizyonlarda veya eş dost sohbetlerinde "hadi canım" diye tepki verdiğimiz ne kadar çok tuhaf iş ve haberle karşılaşırız halbuki. 

1990'ların Miami'sinde, bir spor kulübünün antrenörüne rahat batar ve "Aslında bütün işi ben çekip çeviriyorum. Parayı başkası kazanıyor." düşüncesiyle Amerikan Rüyası'na farklı bir yorum getirir. İki antrenör arkadaşını da bu ahmakça bakış açısına dahil eder. 

Velhasıl üç kasları gelişmiş fakat beyinleri hasarlı adamın eylemi, bir "başarı koç"unun da gazıyla, zengin bir müşterinin kaçırılıp mallarına zorla el konulması şeklinde cereyan eder.

Plan son derece saçma ve abartılıdır.

Buna rağmen zengin müşteriye işkence edilip, maksada ulaşılır. Ele geçen para çar-çur edilir.

Sonra yeni bir plan yapılır. Bu plan daha da beterdir ve iki cinayetle sonuçlanır. 

"Zor Kazanç" absürd komedi bir film...

Temelinde bir "hak arayışı" var.

Kolay kazananlara karşı oluşan tepki, bir adalet arayışını beraberinde getiriyor. Fakat adalet suç işlenerek sağlanmaya çalışılıyor.

Aslında "hadi canım" diye tepki verdiğimiz birçok hadisenin derinine indiğimizde karşılaştığımız tanıdık ve bildik detaylar, burada da ortaya çıkıyor. Bütün bu saçmalıkların arasından çıkan tanıdık ve bildik detaylar, tedirgin edici "yakınlık"lar olarak insanın beynini zorluyor. 

Dünya "hak edilmemiş" zenginliklerin ve makamların sayısız örnekleriyle dolu. 

Fakat bunları düzeltmek için öfke ile yalınkılıç bir huruç hareketi ancak "ziyanlık" getiriyor her zaman olduğu gibi.

Yani ahlaken kurtulamayanların, kendileri de dahil, kurtarabilecekleri hiçbir şey yok.

Dolayısıyla zor olan kazanç değil, hayatın ta kendisi...