Monster's Ball

A -
A +

Kaçmaktan kovalamaya vakit bulmadığım şu günlerden hiç de şikayetçi değilim aslında. Zaman zaman yazı yetiştirmekte zorlandığım doğru. Bu durum vicdan azabına da yol açıyor ama hareketlilik yine de benim için biçilmiş kaftan. Güneşin, kapalı mekanlarda çalışmak zorunda olanlara nispet yapmaktan çekinmediği bir süreçten geçiyoruz. Parklar çocuklar, anneanneler ve genç aşıklarla dolu. Bulunduğum yerden insanları izliyorum. Gözbebekleri parladığında yüzler nasıl da daha güzel görünüyor. Aşk insanoğluna iyi geliyor, buna hiç şüphe yok. Artmış vaziyetteki adrenalin özellikle kadınların cazibesini arttırıyor. Geçen akşam kendim için ayırabildiğim ilk zaman dilimini değerlendirip sinemaya gittim. Biliyorsunuz, ne kadar yorgun olursam olayım vizyondaki filmlere mutlaka vakit ayırıyorum. Perdeye yansıyan hayatlar benim için daha çekici ve daha ilginç. Koltuğa gömüldüğümde, anlatılanlar hayal ürünü de olsa kendimde tuhaf bir güç hissediyorum. Başka hayatlara göz atabilmek, yetki mercii gibi yorumlarda bulunabilmek tatmin edici geliyor. Bu kez seçtiğim film Monster's Ball idi. Yani Canavarın Balosu. Ben size birebir çevirdim artık idare edin. Profesyonel çevirmenler sözcüklerle oynayıp onları daha ilginç şekillere sokabilirler. Uzun zamandır izlediğim en sarsıcı filmdi diyebilirim. Çok sıcak bakmadığım gerçekçi sinema felsefesine sadık kalınarak peliküle aktarılmış olan hikaye hakiki olamayacak kadar sürprizli, hayal olamayacak kadar da ürkütücü. Hayat, bazen kontrol edilemez hale gelip insanları altüst edebilme gücüne sahip. O yüzden bana göre hakikatte yaşanabilecek denli acımasız bir senaryoydu. Oyuncu isimleri, yönetmen falan gibi detay ve satır doldurucu bilgilere girmeden size filmi tavsiye ediyorum. Eğer koltuğunuzda irkilmek, rahatsız olmak ve birkaç on dakika sonra da halinize şükretmek sizi yormayacaksa hiç durmayın gidin izleyin derim. Tabii unutmayın film on altı yaşından küçüklerin izlememesi gereken bir çizgide. Benim anlayışıma göre sinema, hayata ait her detayı birebir aktarabilmeli. Meseleye bu açıdan baktığım için hiçbir sahne gözüme fazla ya da gereksiz görünmedi. Tabii tercih yine sizin. Aşkın koşul tanımadığını, şartlarla sınırlandırılamayacağını, sürprizleri sevdiğini göreceksiniz. En kötü anlarda bile aşık olmanın bünyeye iyi geldiğini, hayata katlanma faslını kolaylaştırdığını hatırlayacaksınız. Eğer gördüğünüzde heyecanlandığınız birisi varsa ona müteşekkir olacaksınız. Yoksa halinize yanın artık. Dedim ya, sıkışık günlerdeyim. Ama sevmek ve sevilmek asla ertelenemeyecek kadar kıymetli. Sıcak güneş ışınlarının size de aşkı taşımasını dilerim.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.