Aşk için formül

A -
A +

Hayatın bütün amacı sabahları güne gülerek başlamak olabilir mi? Olabilir mi bilmiyorum ama gerçekleştiğinde çok mutlu oluyorum. Aynısını size de tavsiye ederim. Gülerek başlamanın sırrı ise kendinden emin olmak, sevilmek ve sevildiğini bilmek. Tabii sevilmenin türlü çeşitleri var. Geçenlerde bir arkadaşımla konuştuk bunu. Size birisi gelip 'Seni seviyorum' dediğinde ne anlamanız gerekiyor? Cevap, söyleyenin kim olduğuna, şartlara ve ihtimallere göre değişiyor değil mi? Mesela yanınızda çalışan birisi, karşı cinse mensup bile olsa, böyle bir cümle kurduğunda, bunun art niyetsiz, tutkusuz, bağlılık içeren masum bir sevgi olduğunu düşünürsünüz. Aksi ima ediliyor olsa bile görmezden gelirsiniz muhtemelen. Şimdi yine beni yeterince romantik olmamakla suçlayanlar olacak ama neyse. Akrabalarınız sevgilerini açıkladığında ise ortada şüpheye yol açacak hiçbir şey olmaz. Binlerce kavga da edilse sonuçta akrabalar genellikle birbirlerini severler. Fakat karşınızda duran kişi hemcinsiniz değilse, size bakarken gözlerinin rengi koyulaşıyorsa, elleri titriyorsa ve bir yandan da sevgisini itiraf ediyorsa o zaman iş değişir. Dünyada bunun kadar hoş bir an olamaz. Çünkü insanoğlu sevilmek ister. Elbette sevmekte ister ama sevildiğini bilmek şımartıcı, sevindirici bir durumdur ve buna itiraz edecek pek az kimse vardır. Şimdi düşünün. Sevildiğinizi, merak edildiğinizi hatta kıskanıldığınızı biliyorsunuz. Ve elbette siz de seviyorsunuz. Aynı şartlar sizin için de geçerli. Sabahları yataktan kalkıp güne başlamak daha kolay ve daha zevkli gelmez mi? Acaba bugün onu görebilecek miyim diye heyecanlanmak, görebilmek için bahaneler uydurmak eğlenceli olmaz mı? Yine bazı tipler tek kaşlarını kaldırıp 'Aşk oyun değildir' gibi cümleler kuruyorlardır şimdi. Hiç zahmet etmesinler. Bir şeyi, oyun gibi algılamak onu ciddiye almamakla eşanlamlı değildir. Tam tersine gönlünüzü hoş eden duygulara bağlanırsınız. Bu da ciddi bir durumdur. Geçenlerde katıldığım bir konferansta söz aşka geldi ve fikirlerimi yine hiç sansürlemeden açıkladım. Ön sırada oturan bir bayan soru sormak için ayağa kalktı ve tarih öğretmeni olduğunu bildirmekle başladı işe. Sert bir sorunun geleceği belliydi. Gerçekten de bana hafif sinirlenmiş olmalı ki sesi ve elleri titriyordu. Dedi ki; 'Hep aşktan bahsediyorsunuz. Dünyada daha ciddi konular yok mu?' Üzücü bir soruydu. Genç bir kadının dünyada aşktan daha ciddi bir konunun bulunduğunu sanması tuhaftı. Hele de bir tarih öğretmeniyse! Tarih, aşkların gölgesinde yaşanmıştır. Olmayacak işler sırf iki insan birbirinden ayrı kalamıyor diye yapılmıştır. Bu uğurda savaşlar çıkmış, ülkeler el değiştirmiştir. Hâlâ yeterince ciddi gelmiyorsa söylenecek söz yok. Ciddi olanı oyun gibi yaşamak, yaşanacakları sıkıntılara karıştırmak yerine hoş tarafından algılayıp mutlu olmak... Benim formülüm bu.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.